GLOKOM AMELİYATI
Glokom tedavisinde ameliyat çok önemlidir.
Glokomda bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış olan tek tedavi yöntemi göz tansiyonunun düşürülmesidir. Göz tansiyonunu ne kadar fazla düşürürsek görme siniri üzerindeki baskıyı o oranda azaltmış ve sinir hücrelerini o ölçüde korumuş oluruz. Göz tansiyonunu en çok düşüren yöntem glokom ameliyatıdır. Göz damlaları göz tansiyonunu en fazla % 40-45 oranında düşürürken ameliyat ile bunun iki katı düşüş sağlamak mümkündür. Glokom tedavisi için ameliyatın damla tedavisine önemli bir üstünlüğü de 24 saat içinde oluşan (özellikle gece) göz tansiyonu değişikliklerini çok daha etkili bir şekilde önlemesidir.
Göz hekimlerinin glokom cerrahisine yaklaşımı farklıdır.
Günümüzden yirmi yıl önce glokom tedavisi için az sayıda ilaç (göz damlası) vardı, üstelik bunlar çok etkili de değildi. Bu nedenle, o yıllarda glokom hastalarının büyük bölümü teşhisten kısa bir süre sonra ameliyat edilmekteydi. Ancak doksanlı yılların ikinci yarısında kullanılmaya başlanan prostaglandin grubu ilaçlar durumu önemli oranda değiştirmiştir, bu grup ilaçlar göz tansiyonunda oldukça etkili bir düşüş sağladıkları için yeni teşhis edilen glokom hastalarının önemli bir bölümünde yaklaşık on yıllık bir süre için ameliyat yapmadan göz tansiyonunu kontrol altında tutma olanağı sağladılar. Dolayısıyla glokom ameliyatı sayısı ve ameliyat yapan hekim sayısı önemli oranda azaldı.
Günümüzde ise bu ilaçlara ilk önce olumlu yanıt vermiş olan hastaların önemli bir bölümünde hastalık ilerlemeye devam ettiği için göz tansiyonu artık kontrolden çıkmış olup bunların ameliyat olması gerekmektedir, ayrıca son 15 yıllık süre içinde yeni bir ilaç molekülü de geliştirilememiştir. Ancak cerrahi deneyimleri azaldığı için göz hekimleri artık genellikle ameliyattan çekinmekte ve çoğunlukla hastalarına damla ile tedaviye devam etmelerini tavsiye etmektedirler.
Katarakt ameliyatının hep olumlu yönleri ön plana çıkartılır ve hastalar ameliyat için teşvik edilirken, glokomlu hastalara ameliyatın ancak son çare olduğu söylenmektedir. Bu da hastaların nezdinde glokom ameliyatlarının çok tehlikeli olduğu gibi asılsız inanışlara ve ameliyattan kaçınmalarına neden olmakta ve sonuçta görme fonksiyonlarında azalmaya ya da körlüğe yol açmaktadır.
Oysa glokom ameliyatlarının tehlikeli olduğu kesinlikle doğru değildir, son yıllar içinde ameliyat tekniğinde sağlanan değişiklikler sayesinde glokom ameliyatları artık son derece güvenli bir şekilde yapılabilmektedir.
Glokom ameliyatında gözü terk edemeyen sıvıyı boşaltmak için bir kanal açılmaktadır.
En sık uygulanan glokom ameliyatı trabekülektomi’dir. Glokomda temel sorun göz sıvısının gözü terk ettiği kanalların tıkanması olduğu için glokom ameliyatı ile sıvının boşalması için yeni ve farklı bir çıkış yolu (kanal ya da valv) oluşturulmaktadır. Bazı özel durumlarda bu kanalı tüp dediğimiz özel bir sistem ile desteklemekteyiz. Glokom ameliyatı gözün beyaz ve renkli dokularının birleşim yerinde ve üst kapak altında kalacak şekilde uygulanmaktadır. Ameliyat yerinin genellikle çıplak gözle fark edilmesi mümkün değildir, ancak bazı hastalarda göz kapak elle tutulup göz aşağıya baktırılınca gözün beyaz kısmında hafif bir kabarıklık olarak fark edilebilir (Şekil 1). Uygun bir şekilde yapılmış bir glokom ameliyatı sonrası kesinlikle gözün şekil değiştirmesi, küçülmesi gibi problemler görülmez.
Güncel teknikler kullanılarak yapılan glokom ameliyatları son derece etkili ve güvenlidir.
Ameliyat tekniğinde son yıllarda sağlanan gelişmeler bunu mümkün kılmıştır. Eskiden yapılan glokom ameliyatları göz tansiyonunu genellikle aşırı ve kontrolsüz olarak düşürüyordu, göz bu duruma uyum sağlayamadığı için ameliyat sonrası görme keskinliğinde önemli oranda azalma ortaya çıkmakta ve bu da hastayı mutsuz etmekteydi. Ayrıca bu kontrolsüz tansiyon düşüşü vücudumuzdaki tamir edici hücreleri (fibroblastlar) ameliyat sahasına davet ederek ameliyatta açılan kanalın kısa sürede kapanmasına da yol açabilmekteydi.
İngiltere’de Moorfields hastanesinde geliştirilen “Güvenli trabekülektomi” tekniği bize göz tansiyonunu kademeli bir şekilde düşürme ve istenilen seviyeye ayarlama olanağı vermiştir. Bu teknikte açtığımız kanalı bir valv şeklinde oluşturuyoruz ve fazladan bir-iki dikiş koyarak ameliyattan sonraki ilk bir hafta süresince göz tansiyonunun çok fazla düşmesine izin vermiyoruz. Ameliyattan sonraki ilk iki hafta içinde yaptığımız dikiş ayarlamaları ile hedeflediğimiz göz tansiyonu seviyesine aşamalı olarak ulaşmaktayız; böylece erken devrede göz tansiyonu aşırı olarak düşürülmediği için sorun çıkma ihtimali çok azalmaktadır. Bu ameliyat tekniğine ait detaylar için “Glokomda Penetran Cerrahi” isimli yayını inceleyebilirsiniz (bakınız. Yayınlar).
Yine eski teknikle yapılan geleneksel glokom ameliyatlarındaki önemli bir sorun olan ameliyat yerinin tamir edici hücreler tarafından kapatılması problemini çözmek için ameliyat esnasında Mitomisin-C isimli özel bir ilaç kullanıyoruz. Bu ilacın kullanıma girmesi yeni değildir, ancak kullanım şekli ameliyat tekniğindeki bazı değişikliklerle birleştirilerek çok daha etkin ve güvenli hale getirilmiştir.
Bazı hastalarda glokom ameliyatı sonrası erken devrede görmede geçici olarak bir azalma olabilmektedir, ama genellikle uygun tedavi ve zamanla (bir-iki hafta içinde) tekrar ameliyat öncesi seviyeye geri dönmektedir. Bazı hastalarda gözlük camlarında değişiklik gereksinimi olabilmektedir.
Bazı hastalarda ameliyattan belli bir süre sonra (birkaç yıl sonra) katarakt gelişebilmektedir, ancak bu önemli bir sorun teşkil etmez; çünkü günümüzde katarakt ameliyatları artık son derece güvenli bir şekilde yapılabilmektedir.
Glokom ameliyatı majör bir cerrahi değildir
Katarakt ameliyatı 10-15 dakika sürerken glokom ameliyatı bunun iki katı bir sürede (yaklaşık yarım saat) tamamlanmaktadır. Ben glokom ameliyatlarında genellikle lokal anestezi kullanıyorum. Ameliyat sonrası bir gece göz kapalı kalmakta, ertesi gün açılmaktadır. Hastaya ilk 24 saat efor yapmamasını söylüyoruz. Göz açıldıktan sonra günlük aktivitelerde herhangi bir kısıtlama önerilmemektedir, okuma ve TV seyretme mümkündür. Bir hafta süresince gece yatarken plastik koruyucu kullanılmakta ve hasta genellikle 3-4 gün sonra normal çalışma hayatına dönebilmektedir.
Burada vurgulanması ve mutlaka ayrıntılı olarak açıklanması gereken önemli bir husus vardır: glokom ameliyatları ile bozulmuş olan görme yeteneği tekrar arttırılamaz, çünkü glokom nedeniyle ölmüş olan sinir hücreleri ne yazık ki kendilerini yenileyememektedirler. Başka bir deyişle, eğer hastanın görmesinde glokoma bağlı olarak herhangi bir azalma gerçekleşmiş ise maalesef ameliyat ile bunu düzeltemiyoruz. Ancak ameliyat ile göz tansiyonunu istenen seviyeye düşürerek sağlam kalmış sinir hücrelerini koruyoruz ve daha fazla görme kaybı gelişmesini önlüyoruz.
İlaç tedavisine rağmen göz tansiyonu düşmüyor ve görme azalıyorsa ameliyat şarttır
Sonuç olarak söylenmesi gereken şudur; birden fazla göz damlası kullandığı halde göz tansiyonu istenildiği kadar düşmeyen, görmesi giderek azalan glokom hastalarında mutlaka ameliyat yapılmalıdır. Eğer hastaya bu yakınmaları olduğu halde yine damla tedavisine devam etmesi söylenmiş ise, mutlaka başka bir glokom uzmanının görüşlerine başvurulmalıdır.
|